top of page
  • Writer's pictureBerk

There is no "Catchy Title" (9. Soruya cevap)

Updated: Dec 14, 2022

9. Soru: Bizim derdimiz ne!? Neden mutlu olamıyoruz? Neyi arıyoruz? Neyi bulduk da mutlu olduk. İnsanların statü takıntısı neden? Okusak ne olacak? Neden insanları sevemiyoruz? Sevdik niye güvenemiyoruz? Çok sitemkarım belki de. Fakat firar ettiğim yer Rabbime olur mu endişesi içerisinde bu hayat(lar) ne olacak diye sormak istiyorum.



Selamlar,


Buraya acayip bir ic sikilmisligi ile yaziyorum. Bana diyor ki wix sitesi "add a catchy title" , yok bende catchy matchy bir title. Ilk postumun buna benzer bir sey olmamasini isterdim ama kotuden baslayalim ki kendimizdeki gelismeyi gorelim, cunku cogu zaman insan farketmiyor ne kadar yol katettigini. Sorular soruluyor ve herkes biliyor ne kadar yol katettigini ama gecmisteki seni okuyup gordukce aci cekerek bilmek baska. Ic sikilmisligimin sebebi zannediyorum en alttaki soruya soyle kendinden emin bir edayla vermis oldugum kabadayi bir cevaptir.


Cunku bu soruyu zaman zaman kendime defalarca sordum,soruyorum. Bir seyleri kovaliyoruz,cabaliyoruz ama gram istek,heves,sonucunda almayi bekledigim hic bir sey yok.

Yapiyorum, yapmam gerekiyor diye, yapiyorum, bir kisim insanlar yapip faydasini gordu diye, yapiyorum, belki iyi hissettirecek diye,yapmaya calisiyorum, yapabiliyorum diyeyim diye...


AMA istemiyorum, sonunda herkes soracak neyi istiyorsun, hicbir bok istemiyorum. huzur mu onu da bilmiyorum. Zaman zaman benden duydugunuz uzere uzaydayim dusmuyorum -merak etmeyin- ama herhangi bir yere de cekilmiyorum oylece duruyorum.


Neyin cekmesi gerektigini herkes uc asagi bes yukari der.


"Kütlesi olan her şeyin bir çekimi vardır. Cisimler büyüdükçe etraflarına uyguladıkları çekim yani kütle çekimi artar. Ayrıca kütle çekimi uzaklıkla azalır. Yani cisimler birbirine ne kadar yakınsa o kadar kuvvetli bir şekilde birbirlerini çekerler."


baya onemli bir seymis tekrar okudum da. e bizimde var kendimizce bir kutlemiz, acaba daha yakinlasamadigimiz icin mi cekilemiyoruz yoksa Allah nasip etmedigi icin mi?


Oraya hareket ediyoruz, o yoldayiz diyoruz ama nereye cekiliyoruz??





---------------------------------------------------------------------------------------------------

Mutluluk Bilimi (Prof. Dr. Mihaly CSIKSZENTMIHALYI) :


iki bin üç yüz yıl önce Aristotle erkeklerle kadınların her şeyden çok mutluluk istedikleri sonucuna varmıştı. Mutluluk kendi başına istenen bir şeydir, ancak bunun yanı sıra bütün öteki hedeflere, sağlık, güzellik, para ya da güce de, sırf bunların bizi mutlu etmelerini beklediğimiz için değer veririz. Aristotle'nin zamanından bu yana çok şey değişti.


Artık daha sağlıklı olmamıza, daha uzun yaşamamıza ve içimizdeki en yoksulların bile birkaç on yıl önce hayal bile edilemeyecek maddi lükslerle çevrili olmasına karşın ve istediğimiz zaman toplayabileceğimiz bilimsel bilgi ne kadar çok ve muazzam olursa olsun, çoğunlukla insanlar yaşamlarının boşa harcandığı duygusuyla baş başa kalıyorlar ve yıllarının mutluluk yerine, kaygı ve sıkıntıyla dolu geçtiğini hissediyorlar.


Bunun nedeni, insanoğlunun kaderinde doyumsuzluk olması ve her bir insanın her zaman elindekinden fazlasını istemesi mi? Yoksa, sık sık en değerli anlarımızın bile tadını kaçıran o yaygın keyifsizlik, mutluluğu yanlış yerlerde aramamızın bir sonucu mu?


''Keşfim'', mutluluğun olan bir şey olmadığıydı. Mutluluk şans eseri ya da rastlantı sonucu olan bir şey değildir. Paranın satın alabileceği ya da iktidarın hükmedebileceği bir şey değildir. Dış olaylara değil de, onları nasıl yorumladığımıza bağlıdır. Aslında mutluluk, her bir kişinin özel olarak hazırlanması, geliştirmesi ve savunması gereken bir durumdur. içsel yaşantıyı denetlemeyi öğrenen insanlar, yaşamlarının niteliğini belirleyebileceklerdir ve herhangi birimiz mutlu olmaya ancak bu kadar yaklaşabiliriz.


Avusturyalı psikolog Viktor Frank!, Man 's Search for Meaning adlı kitabının önsözünde bu düşünceyi çok güzel özetlemiştir: "Başarıyı hedeflemeyin - başarıyı hedeflediğiniz ve hedef seçtiğiniz ölçüde ıskalarsınız. Çünkü mutluluk gibi başarının da peşinden gidilmez, o başka şeylerin peşinden gelir ... tıpkı, kişinin kendinden büyük bir amaca kendini adamasının hiç de akılda olmayan bir yan etkisi gibi."

Bu tipki bir dag bisikletcisinin parkurunda giderken carpacagi engellere degil de yola odaklanmasi ve disaridan bakildiginda imkansiz gibi gozuken yollardan ve parkurlardan terayagindan kil ceker gibi cikmasina benziyor. Ve bu aktivite sonucundan mutluluk ve zevk duyuyor.



Ust düzey yaşantı denince ar.ladığımız budur. Bu, saçlarını savuran rüzgarda, dalgaların arasında bir tay gibi hareket eden teknesini rotasında tutan bir denizcinin, yelkenler, te!{ne, rüzgar ve denizin hep birlikte yarattığı titreşimi damarlarında hissetmesidir. Bir ressam tuvalinin üzerindeki renkler arasında manyetik bir gerilim oluşmaya başlayıp da buradan yeni bir şey, canlı bir biçim ortaya çıktığında, o biçimin yaratıcısının hayrete düşmesidir. Ya da bir babanın çocuğu kendisine ilk gülümsediğinde hisseitikleridir. Ancak bu gibi olaylar, yalnızca dış koşullar olumlu olduğunda gerçekleşmez: Toplama kamplarından kurtulan ya da yaşadıkları fiziksel tehlikeler sonucu ölümden dönen insanlar, bu zor anların ortasında ormandaki bir kuşun ötüşünü duymak ya da zor bir işi tamamlamak ya da bir ekmek kabuğunu bir dostla paylaşmak gibi basit olaylar sonucunda son derece zengin anlar yaşadıklarını anımsarlar. Genelde inandığımızın aksine böyle anlar, yani yaşamlarımızın en iyi anları edilgen, alıcı ve dinleniyor olduğumuz zamanlar değildir; ama elbette öncesinde çok çaba harcadıysak bu anlar da zevkli olabilir. Yine de en iyi anlar, çoğunlukla kişi zor ve değerli bir şeyi başarmak amacıyla gönüllü olarak bedenini ya da zihnini, sınırına kadar zorladığında kendini gösterir. Demek ki üst düzey yaşantı, bizim olmasını sağladığımız bir şeydir. Bir çocuk için bu, şimdiye dek inşa ettiği en yüksek kulenin tepesine son parçayı titreyen ellerle koyduğu zaman olabilir; bir yüzücü, bu anı kendi rekorunu kırmaya çalışırken yaşayabilir; bir kemancı ise zor bir müzik parçasını ustalıkla çalarken. Her bir insanın kendini geliştirmesi için binlerce fırsat, onu zorlayacak binlerce durum vardır





Insanlarin statu takintisi neden? Okusak ne olacak?


Bu cevap verilecek bir sey mi bilmiyorum acikcasi soruyu kendime sordugumda gulumseyerek ustunluk yalnizca takvadadir diyorum ve geciyorum. Ama ne buna uygun yasiyor ne de hayatini tamamen buna tatbik etmis insanlar goruyorum. Insanlari statu takintisi olmalari direkt insanlik geregidir diye dusunuyorum. Hayatimizi gorunurde dogrudan etkileyen sey statu oluyor. Statu kelimesi benim icin buraya ilk geldigimizde calisamadigimiz, okuyamadigimiz ve devlet tarafindan zar zor tanindigimiz bir zamandan ortaya cikiyor. Bunu zamanla kazaniyorsunuz gereklerini yerine getirdikce ve hayatinizi kolaylastiriyor. Kolaylastirmak evet, aradigim kelime bu sanirsam. Statuyu takiyoruz cunku, hayatimizi kolaylastiracagini dusunuyoruz, okul okuyoruz cunku sonundaki mezun odulu dogrultusunda devamli iyi bir gelir elde etme cabamiz oluyor. Bunun aksini iddia edecek birilerinin oldugunu pek dusunmuyorum. Dunyevi manada bu is boyledir zannimca. Statuyu takiyoruz cunku, cogunlugumuz itibariyle tek degiliz, otomatik olarak artik tek degilsin bakman gereken birileri kafasina ister istemez giriyoruz. Tek olsak bile fazlasiyla takiyoruz ve hedefliyoruz. (Okul) Okumayi cok azimiz gercekten ilim ogrenme adina gerceklestiriyor.Belki aramizda ilim konusunda okullarin gercekten cok az sey verdigini iddia edenlerimiz olabilir(+1).


“ Gecmiste isci sinifina göre daha derli toplu gorunen, iyi giyimli kimselerin zekanin iktidarina ve güzelligi takdir gucune sahip oldugunu sanmakla ne buyuk aptallik etmisti.Kulturun giyimle at basi gittigine, unuversite egitimiyle derin bilginin ayn seyler olduguna inanarak nasil da kendini kandirmisti. “ (Jack London-Martin Eden)


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------



Gozlerinizi kanattigim ve kotulugu bu kadar iyi olan bir yazi biraktigim icin kendimle gurur duyuyorum.


Berk




bottom of page